Hakkımda

Giriş,

Merhaba, ben Hakan ŞEKER. Üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak Sivas merkezde doğdum. Çocukluk yıllarımı Sivas’ın Kangal ilçesinde geçirdim. Kangal, küçük ve imkânları kısıtlı bir ilçeydi. İlkokul eğitimimi ve ortaokul eğitimimin yarısını bu ilçede tamamladım. Çocukluk dönemlerim, teknolojinin popülerleştiği, bilgisayarların, telefonların ve internetin hayatımıza tam anlamıyla girdiği yıllara denk geliyordu. Bu süreçte teknolojiyle haşır neşir bir çocuk olarak büyüdüm.

Ortaokul eğitimim bitmeden ailemin kararıyla Mersin’in Silifke ilçesine taşındık. Küçük bir yerden büyük bir ilçeye geçmek, her çocuk gibi beni de heyecanlandırdı. Eğitim hayatım daha farklı bir yol aldı. Okulum çok büyüktü ve ben başarısız bir öğrenciydim. TEOG’dan 225 puan almıştım ve Atayurt Gazi ÇPAL Lisesi’nde lise eğitimine başladım. Lisemin ilk yılları benim için bir sınav gibiydi. Okulda öne çıkan bir çocuktum; bulunduğum okula göre başarılı, fakat diğer okullara göre yetersizdim.

Lise yıllarımda iyi öğretmenlere denk geldim ve bana çok şey kattılar. Tiyatro ile tanıştım ve okul tiyatrosunda oyunculuk yapmaya başladım. Fakat bir oyun çıkaramadık. Lisenin ilerleyen yıllarında dönemin modası olan açık liseye geçiş mağdurlarından biri de ben oldum. Açık liseye geçtim ve üniversite sınavına hazırlanmaya başladım. O yaşlardaki bir çocuğun henüz bir hedefi yoktu, neye çalışacağımı dahi bilmiyordum.

Abimin yanına Elazığ’a taşındım, öğrenci evinde yaşayıp üniversite sınavına çalışmaya başladım. Fakat tembel bir öğrenci olduğum için başarılı olamadım. Sınava bir ay kala ailemin yanına Mersin’e geri döndüm. Bu süreçte özel bir tiyatro topluluğu olan Duvarsız Sanat Tiyatrosu ile tanıştım. Tiyatro aşkım geri gelmişti. Yine aynı dönemde hem tiyatroya başladım hem de sınava girdim. Sınavda barajı dahi geçemedim.

Tiyatroya devam ettim ve “Vahşi Komedi” adlı oyunda sahne aldım. Bu süreçte abilerimin de yönlendirmesiyle eşit ağırlığa geçip hukuk gibi iddialı bir hedef koydum ama kendimi kandırıyordum. İstediğim bu değildi. Ardından yeniden sınava girdim ve yine başarılı olamadım.

O yıl bazı kararlar aldım. Artık başaracaktım; bu durum beni çok rahatsız ediyordu. Bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındaydım. Abilerim gibi mühendis olmak istiyordum. Silifke Belediyesi’nin ücretsiz dershanesine kayıt oldum. Bu dershanede sayısal bölüme başladım. Hızlıca sınıfta öne çıktım ve sayısalda başarılı olduğumu fark ettim. Kısa sürede kendi sınıfımda birinci oldum. Hedefim sayısal 1. sınıfa geçmekti.

Fakat bu yolculuğumda şanssız bir durumla karşılaştım. Çin’de bir hastalık yayılıyordu. Henüz Türkiye’ye gelmemişti. Ara tatilde İzmir’e gitmiştim ve İzmir’i görünce hedefim bu şehirde okumak oldu. Şehrime döndüm ve Koronavirüs ülkemizde yayılmaya başladı. Dershanemiz kapandı. Şubat ayıydı. Netlerim iyiydi ama AYT konularında çok eksiktim. Dershanenin motive edici etkisi vardı, ama açılmadı. Pandemi başladı, sokağa çıkma yasakları geldi. Moralim bozuldu, ders çalışmayı bıraktım ve oyun oynamaya başladım.

Üniversite sınavı geldi ve sınava girdim. Yapabildiğimi yapıp çıktım. 500 bin civarı bir sıralama yaptım. Ailem bu başarısızlıktan sıkılmıştı ve bir üniversiteye girmemi istiyordu. Tavsiyeleriyle Cumhuriyet Üniversitesi Elektrik ve Enerji Sistemleri bölümüne kayıt oldum. Heyecanlıydım ama korkuyordum. Çok da istemediğim bir bölümdü. Küçük yaştan beri elektrikle uğraşan bir ailede büyüyünce bu durum bazen ters teper; ilgimi çekmiyordu.

Pandemi nedeniyle üniversiteye uzaktan eğitimle başladım. İlk dönemde abimin yanına, Sivas Divriği’ne çalışmaya gittim. Orada inşaatta çalışarak elektrik tesisatı yaptım ve meslek öğrendim. Aynı zamanda olgunlaştım. Fakat derslerimde başarısızdım, sınavlara önem vermiyordum. Hâlâ sınava girip başka bir bölüme geçmek istiyordum.

Nitekim bunu gerçekleştirmek için Sivas merkeze, babaannemin evine taşındım. Orada üniversite sınavına hazırlanıyordum. İyi ilerliyordum, ama olumsuz durumlar nedeniyle ailemin yanına, Silifke’ye geri döndüm. Yine de sınava çalıştım. Yaşadığım sıkıntılar beni hem motive ediyor hem de rahatsız ediyordu. Sınava girdim ama yine başarılı olamadım. Artık yapacak bir şey yoktu. Sivas’ta yaşamak istemiyordum.

Bir karar verdim: Sivas’taki okulumu bırakacak, babamla çalışarak elektrik işlerini öğrenecektim. Bu yıl aldığım puanla evime çok yakın olan Selçuk Üniversitesi Taşucu MYO Elektronik ve Otomasyon bölümünü tercih ettim. Yazın işlere başladık. İlk ve büyük işim, PİŞİRGEN iş makineleri fabrikasında kaçak akım rölelerini değiştirmekti. Keyifliydi ama başlangıçta zordu. Ardından üniversiteye başladım. Bu sefer ne yapacağımı bilmiyordum ama bir isteğim vardı: Başarılı olmak ve ailemin gurur duymasını sağlamak.

Okulun ilk günü eve gelip bir hedef koydum. Hem dersleri öğrenecektim hem de çalışarak mesleği pekiştirecektim. Düzenli ders çalışmaya ve işe gitmeye başladım. Okul, kütüphane, ev, iş şeklinde bir döngüm vardı. Hocalarım Yalçın IŞIK ve Ömer TOL sayesinde akademik olarak başarılı olabileceğime inandım. Okulun ikinci haftası eve gelip yeni bir hedef koydum: İlk yılı bölüm birincisi olarak 4.00 ortalamayla tamamlamak. Ardından ikinci yıl da birinci olup DGS sınavına girerek mühendislik kazanmak.

Bu hedefle derslere daha çok çalıştım. Ailem de destek veriyordu. Hocalarımdan fikir alıyor, abilerimden taktikler öğreniyordum. İsa abim bir kitap önerdi: Prof. Dr. Uğur Arifoğlu’ndan “Doğru Akım Devre Analizi”. Kitap eskiydi ama çalışmaya başladım. Vize sınavında hocamız sınıfta ismimi söyleyerek “Hakan, teşekkür ederim” dedi. Sınavdan 120/100 almıştım. Bonus soruyu bile yapmışım. Sınıfla birlikte ben de şaşırmıştım. Çok motive olmuştum.

Sonrasında gelen tüm sınavlardan yüksek not aldım. 1. dönemi 3.93 ortalamayla bitirdim. 2. döneme başladım, fakat biraz şımardım ve ders çalışmayı azalttım. Vize sınavlarında başarısız oldum. Hedefimden sapmak her şeye zarar verecekti. Daha çok çalışarak dönemi 3.92 ortalamayla tamamladım. Meslekte de kendimi çok iyi geliştirmiştim. Ayrıca okulda bölüm temsilcisi seçildim. Bu özgüvenle yaz tatiline başladım.

Yazın babamla çalışarak mesleki gelişimime devam ettim. Kütüphanede DGS’ye hazırlanmaya başladım. Yeni hobim doğa yürüyüşü ve spor, stresimi azaltıyordu. 6 Şubat’ta deprem oldu ve uzaktan eğitime geçtik. Evde kendime güzel bir çalışma ortamı kurdum. Sevgilim ve ailem büyük destek verdi. DGS’ye çalıştım, okul derslerimde başarılıydım. Sınava 1 ay kala çalışmayı bıraktım ama netlerim iyiydi.

Sınav günü büyük bir kaos yaşadım. Matematikte 40 net yapan ben, sınavda neredeyse hiçbir şey yapamadım. Sinirden ağlayarak çıktım. “Benden olmayacak” dedim. İşe girip sonra şansımı tekrar denemeyi düşündüm. Ama sınav sonucu beni şaşırttı: 8000 sıralama. Bu büyük bir umut verdi. Üniversiteleri araştırdım. Hedefim %100 İngilizce eğitimdi, tercihlerimi yaptım.

Karabük Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği %100 İngilizce bölümünü kazandım. 18 Eylül’de Karabük’e gittim. Hazırlık sınavına girdim, 0 aldım. Ama kararlıydım. 2 Ekim’de hazırlık başladı, A1 sınıfındaydım. Her gün kütüphaneye gidiyor, kitap okuyup derslere hazırlanıyordum. Doğa Sporları Kulübü ve KBU Genç TEMA ile tanıştım. Hazırlık yılını hiç kalmadan başarıyla tamamladım. İngilizcede özgüven kazandım.

6 Haziran’da yaz tatilim başladı. 7 Haziran’da Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin Uzuncaburç Değirmeni inşaatında elektrikçi olarak işe başladım. Anahtar teslim projede tek başıma yer aldım. Aynı anda elektrik arızalarına da gidiyordum. Yaz, tek başıma işler alıp uyguladığım şekilde geçti.

Ardından bölüme başladım. Mühendisliğin zorlu yüzüyle karşılaştım. Hazırlıktaki İngilizce ile teknik İngilizce bambaşkaydı. Fizik, matematik ve temel bilimlerde eksiklerim vardı. Bu eksiklikler ve yaşadığım diğer sorunlarla depresyona girdim. İlk dönemi 2 dersten kalıp bitirdim. İkinci döneme matematik, lineer cebir ve fizik çalışarak başladım. Yeniden eski halime döndüm, başarılı oldum ve ilerledim.

Bundan sonrasını ise birlikte yaşayıp göreceğiz…